Başbakanlık Kanunlar Ve Kararlar Genel Müdürlüğü’nün 6/2/2014 Tarihli Yazılarıyla Milli Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gerekçesi ile birlikte gönderilmiştir.
“Eğitim politikalarının etkinliği ve verimliliğinin arttırılması yönünde atılan adımlar, Bakanlık teşkilatında yapılan bu köklü değişikliklerin uygulamada edinilen tecrübeler ışığında desteklenmesini gerektirmiş ve Bakanlığın teşkilat yapısı, Bakanlık personeli ve özel eğitim kurumlarına ilişkin bazı düzenlemelerin yeniden ele alınmasını gerekli kılmıştır” denilen yasa tasarısında dikkatimizi çeken noktalar şunlardır:
1. Milli eğitim teşkilatının bir buçuk asırlık deneyimi hiçe sayılmış, Milli Eğitim’in öznesi olan öğretmen ve öğretmen örgütleri yok sayılmıştır. Yapılan değişiklikleri köklü uygulama olarak nitelendirmekte olan hükümet, bu yasa tasarısını sivil toplum örgütleri ile paylaşma gereği bile duymamıştır. MEB bu güne kadar siyasal iktidarını destekleyen yapılara sağladığı avantajlarla beslenen ve kendi tabiri ile “paralel” yapı ile ödeşmek adına Milli Eğitim teşkilatını sil baştan şekillendirmektedir. Hükümet kendisinin yarattığı bu yapı ile mücadele ederken, Milli Eğitim teşkilatını yerle bir etmektedir.
2. Aday öğretmenden tutun, her kademedeki yöneticilik ve yurt dışına gönderilecek öğrencilerin seçimi sözlü sınavla yapılacaktır. Üstelik bu sözlü sınavın soru ve yanıtlarının kayıt altına alınmaması tam bir “kadılık” sistemine geçiştir. Sözlü sınav soru ve cevapları da belirsizse nasıl oluyor da gerekçede yer alan “nitelikli seçme” gerçekleşmiş olacaktır? ‘Sözlü sınav puanını dikkate almak’ nitelikli bir seçme düşüncesinden öte “ben uygun adayları kendim belirlerim” anlamı taşımaktadır MEB bu uygulama ile yazılı kültürden sözlü kültüre gerilemektedir. Hiçbir objektif kritere dayanmayan bu sınav sistemi ile MEB; amirlerine biat dışında hiçbir geçer akçenin yer almadığı bir dönemi başlatmak istemekte görünmektedir.
3. Merkezde teşkilatında müsteşar hariç, taşra teşkilatında tüm yöneticiler ki buna okul müdür , müdür yardımcıları dahil, yönetici kadrolarının 4 yılda bir değişmesi MEB yöneticilerinin mutlak itaatlarını sağlamaya yönelik bir çabanın ürünüdür. Bakanlık, kendilerine biat etmeyen yöneticileri sözlü sınavlarda sorguya çekerek görevlerine son verip vermeyeceklerine karar vereceklerdir. 1998 yılından itibaren okul müdür ve müdür yardımcıları yazılı sınav ile belirlenmekteydi. Yasa tasarısında yazılı ve sözlü sınava gerek görülmemektedir. Yandaş olanlar atanabilecektir.
4. MEB, yönetici kadroları üzerinde elde etmek istediği sultanlık ayrıcalığı ile yetinmemiş, taşınmazları üzerinde de aynı keyfi uygulama ayrıcalığını istemektedir. MEB’e ait hazine üzerindeki okulların kiralanması, bedelsiz işletime verilmesi, özel sektöre öğrenci garantisi verilmesi ne anlama gelmektedir? MEB eğitim de fırsat eşitliğini özel okula giden öğrencinin velisine parasal yardım yapmak olarak algılamaktadır. Bu anlayış eğitimdeki eşitsizliğin daha da su yüzüne çıkmasına neden olacaktır.
5. MEB bir yanda dershaneleri kapatırken diğer yanda Ölçme ve Değerlendirme Genel Müdürlüğü ihdas etmektedir. Yani sınavdan sorumlu genel müdürlük kurulması talep edilmektedir. Temel Eğitim bir genel müdürlükle idare edilirken sadece sınavlar için bir genel müdürlük planlanması moda tabirle çok “MANİDARDIR” .
6. KPSS ile yetinmeyen Bakanlık aday öğretmenlerine kadro vermek için sözlü sınavı dayatırken, KPSS’ye girmeyen dershane öğretmenlerine 6 yıl çalışmış olma şartıyla kadro vermeyi vaat etmektedir. Dershane kadrolarının bu şekilde MEB’e kaydırılması ilkin olumlu görülse de süreç içerisinde atanamayan öğretmenlerin sayısını artıracağı gibi norm kadro sorununu da artıracaktır.
7. Grup başkanlıklarının hepsi daire başkanlığına dönüştürülmüştür. Bundan önce de daire başkanlıkları kaldırılmıştı. Şimdi tekrar daire başkanlıklarına dönüldü; görülüyor ki MEB yap-boz oynamaya devam etmektedir.
8. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da 14. Madde ile gerekçe kısmında belirtildiği üzere “özel okullarda öğretmenlerin haftalık ders saati sayısının otuz saati geçemeyeceği hükmü ve yöneticilik ve eğitim öğretim hizmeti yapanlara, kıdemlerine göre dengi resmi okullarda ödenen aylık ile sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarlarından az ücret verilemeyeceği hükmü yürürlükten kaldırılmıştır”. Bunun sebebi özel okullara yine ve yeni bir ayrıcalık sağlayıp teşvik etmek olabilir diye düşünüyoruz. Ancak asıl önemli nokta, bu hükümler kaldırınca biraz önce ele aldığımız dershanelerle ilgili tasarının 13.maddesinde dershanelerde öğretmenlerin tatillerini bile düşünen, az ücretle çalıştıklarını vurgulayan gerekçe ile kendini gösteren güya “hümanist” yaklaşım özel okullarda geçersiz kalmaktadır. Yani özel okul öğretmeni az ücretle de çok çalışabilir denmektedir!
TÖS’ün KONUYA İLİŞKİN GÖRÜŞÜ
Bu yasa tasarısının bu hali ile kabul edilir yanı olmadığından yasa tasarısının bir an önce TBMM’den çekilmesi gerekmektedir.
Dikmen ONAT
Genel Başkan