MEB 13.12.2013 günü saat: 18:07’de web sayfasında OECD’nin üç yılda bir yaptığı PİSA sınavına ilişkin olarak PISA Ulusal Ön Raporu’nu yayınlamıştır. Raporda dikkatimizi çeken noktalar ve izlenimlerimiz şunlardır:
1. Türkiye; matematik, fen ve okuma alanlarında, OECD ortalamasının altında yer almıştır. Matematikte 448 puan aldığımızı sınavın ortalamasının 494, Fen bilimlerinde 463 puan aldığımızı sınavın ortalamasının 501, Okuma becerisinde 463 puan aldığımızı sınavın ortalamasının 496 olduğu görülmektedir.
2. Matematikte öğrencilerin %42’si 2. Düzeye ulaşamamıştır. “Çocuklarımızın %42’si Matematikte ancak ;-Alışılmış bir bağlamda, çözüm ile ilgili bütün bilgilerin verildiği açıkça tanımlanmış sorulara cevap verebilirler. -Verilen yönergeleri takip ederek rutin işlemleri yapma ve bilgiyi yazma gibi bir miktar beceriye sahiptirler. Çok açıkça belirtilen basit bir gösterimdeki sayıyı okuma, doğal sayılarla çok basit bazı işlemleri yapma gibi becerilere sahiptirler.”
3. Türkiye’de PISA 2012 matematik puanlarındaki farklılığın %62’sinin okul türleri arasındaki farklılıktan kaynaklandığı belirtilmiştir. Bakanlık buna ilişkin de okul türünü ikiye indireceğini belirtmektedir. İmam hatip liseleri genel liseler içerisinde mi yoksa meslek liseleri içerisinde mi değerlendirilecektir. Bu konuda bilgi yoktur. Raporda imam hatip liselerine yer verilmemiştir.
4. Öğrenci başına en az harcama yapan ülkeler arasında olduğumuz belirlenmiştir. 2012 yılında devlet 47,496 milyar harcama yapmıştır. Hükümet 2003 yılından bu yana eğitim harcamalarına çok büyük paralar ayırdığını söylemekte ancak OECD ise hükümetin eğitime yeterli kaynak ayırmadığını söylemektedir.
5. Türkiye’de PISA sınavına katılan öğrencilerin %69’unu düşük sosyoekonomik altyapıdan gelen öğrenciler oluşturmaktadır. OECD sosyoekonomik düzeyi belirlerken de; anne babanın mesleği ve eğitim düzeyi, ailenin gelir düzeyi, öğrencinin evde sahip olduğu eğitimle ilgili kaynaklar, ailenin evindeki bir takım araç gereçler vb. değişkenler dikkate alınarak hesaplanmaktadır. Şimdi bizler bilmek istiyoruz; öğrencinin evde sahip olduğu eğitimle ilgili kaynaklar nelerdir? Ailenin evindeki hangi araç-gerece göre belirleme yapılmaktadır. Bunların en kısa zamanda toplumla paylaşılmasını istiyoruz.
6. Derse geç kalma, ders kırma veya okulu asma oranlarının OECD ortalamasının oldukça üzerinde olduğu görülmektedir. Okulda mutlu olmanın tek başına yeterli olmadığı bu cümleden anlaşılmalıdır. Okul neden çocuklarımızın okul içinde –mutlu- zaman geçirmesine engel olmaktadır. Bir an önce bu durumu ortaya koyucu çalışmalar yapılmalıdır.
7. Eğitim kaynakları, okuldaki laboratuvar, kütüphane, öğretim materyali gibi fiziksel koşullar ile okul binası, derslik vb. açısından OECD ortalamasının altında olunduğu görülmektedir. Öğrencilere yalnızca okul kitapları vermekle eğitimdeki araç gereç sorunun çözülmeyeceğini defalarca her platformda dile getirdik. Bu konudaki görüşlerimizdeki haklılığımız da belgelenmiş olmaktadır.
8. Okulların alanlarında nitelikli öğretmen ihtiyaçlarının hâlâ devam ettiği dikkat çekmektedir. Ayrıca Raporda “nitelikli” öğretmenin özelliklerine ilişkin her hangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Buna bağlı olarak öncelikle bakanlığın OECD’nin “nitelikli öğretmen tanımlamasını” bizlerle bir an önce paylaşması gerekmektedir. Çünkü OECD ısrarla ülkemizde nitelikli öğretmen ihtiyacı olduğunu söylemektedir. Bakanlık şu soruya ivedilikle yanıt vermelidir: “Bu nitelikli öğretmenler üniversitelerin eğitim fakültesinde mi yetiştirilemiyor yoksa bakanlık gerekli eğitimleri öğretmenlerine vermiyor-veremiyor mu?”
Bakanlıktan istemimiz, PISA raporundaki “öğretmenle” ilgili verilerin bir an önce bizlerle paylaşılmasıdır.
TÖS’ÜN ÖNERİLERİ
- PISA sonucu açıkça gösteriyor ki Türkiye’de eğitim sisteminin temel sorunlarından biri, öğrencilere günlük hayatta karşılarına çıkabilecek sorunları çözebilmeleri için gerekli bilgi ve becerilerin kazandırılamamasıdır. Temel bir insan hakkı olan eğitimin ana işlevinin, ihtiyaçları ve istekleri doğrultusunda karar alabilen ve bunları uygulayabilen bireyler yetiştirmek olduğu göz önüne alındığında, eğitim politikalarının bu sorunun çözümüne yoğunlaştırılması gereği daha iyi ortaya çıkıyor görünmektedir. Bu bağlamda müfredat, ihtiyaçlar üzerinden yeniden yapılandırılmalıdır.
- Bireyin
özgürlüğünü yalnızca “din özgürlüğü” olarak algılayan; geleceğimiz olan çocuklarımızın dünyaya bakışını din ile sınırlayan; bunu bizlere özgürlük diye sunan eğitim anlayışını reddediyoruz. Çocukların aklın ve bilimin ışığında eğitim almalarını savunuyoruz. - Okulda hiçbir dinin ya da mezhebin kurallarının zorunlu olarak öğrencilere öğretilmemesinin yanında ders kitaplarında dinsel motiflere yer verilmemesini ve öğretmenlerin de her hangi bir dini inancı öğrencilerine empoze etmemesini istemekteyiz.
- Öğrencilerin matematikle ilgili özgüven duygularının ve tutumlarının olumlu yönde geliştirilmesi için matematik öğretmenleri ve ailelere seminerler verilmelidir. Matematiğe yönelik toplumsal algıyı dönüştürecek bir etkinlikle toplumun tüm kesimlerindeki matematik korkusu aşılmalıdır. Öğrencilerin konularla ilgili önkoşul bilgilerindeki eksikliklerin tamamlanması da matematiğe dönük olumlu tutum geliştirmelerine ve özgüvenlerini artırmaya katkı sağlayacaktır.
- Matematik dersleri, tamamlayıcı dersler ve matematik şenlikleri, yarışmaları gibi etkinliklerin tüm okullarda yaygınlaştırılması öğrencilerin daha iyi öğrenmelerine yardımcı olabilir. Matematik dersi müfredatı yeniden şekillendirilmelidir.
- Fen bilgisi dersinde doğa olaylarının oluşu öğrencilerin anlayacağı bir dille anlatılmalı ve mutlaka deney yapılmalıdır. Doğa olayları dogmatik ve ezberci bir anlayışla anlatılmamalıdır.
- Fen bilgisi dersinin daha iyi anlaşılması için okullarda mutlaka bilim şenliği düzenlenmelidir.
- Öğretmenlerin sınıf yönetimi konusunda yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Değişen müfredat okul ortamını değiştirmiştir. Öğretmenlere, bu değişimin beraberinde getirdiği sorunlarla baş edebilmeleri için kendilerine eğitim desteği sağlanmalı, öncelikli olarak sınıf yönetme becerilerinin geliştirilmesi için gerekli önlemler alınmalıdır.
- Öğretmenin öğrenmedeki rolü dikkate alınarak; öğretmenlerin tutumlarının, iletişim becerilerinin ve öğrenciden beklentilerinin yeniden ele alınması gerekmektedir. Buna bağlı olarak öğretmen yetiştirme modelimiz yeniden gözden geçirilmelidir. Gerek ulusal gerekse yerel hizmet içi eğitimlerde bu konular ele alınmalıdır.
- Öğretmen eğitimine önem verilmeli ve uzaktan eğitim yoluyla yüksek lisans yapmaları sağlanmalı, yüksek lisansı ticarileştiren astronomik fiyatlar öğretmenlere dayatılmamalı tam tersine bu bedel bakanlıkça karşılanmalıdır.
- Öğretmen ücretleri yeterli değildir. Mutlaka öğretmen ücretleri artırılmalıdır.
MEB Öğrencilere Ancak 2+2=4’ü Öğretebiliyor!
Dikmen ONAT
Genel Başkan