Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) temyiz organı olarak görev yapan “Büyük Daire” Türkiye’nin zorunlu din dersiyle ilgili bir karara ilişkin (M.YALÇIN VE DİĞERLERİ/TÜRKİYE-21163/11, 16/9/2014) yaptığı itirazı reddetti. Ebeveynin inancına uygun eğitimi çocuğu için devletten talep hakkı, din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde değerlendirme yapan mahkeme davayı gündeme almayı ve yorum yapmayı bile gerekli görmedi.
Biz sendika olarak 2.10.2014 ‘te “AİHM ZORUNLU DİN DERSİNE KARŞI DEĞİL, BÖYLE BİR ZORUNLU DİN DERSİNE KARŞI!”(https://tosmerkez.org.tr/aihm- zorunlu-din-dersine-karsi-degil.htm ) başlıklı yazımızda“ AİHM’in verdiği karar objektiftir ve acilen uygulanmalıdır” demiştik.
Bu karar ışığında Devletin ve MEB’in ebeveynin istediği dini veya dini eğitim almamak için muafiyet sağlamayı bir seçenek olarak sunma dışında bir şansı kalmamıştır.
AİHM’e göre; öğrencilerin belirli bir görüşü baskın tutan “doktriner” bir dini eğitime maruz kalmamalarını sağlamak devletin görevidir. Oysa bu ders, sünni bakış açısıyla verilmeye devam edilmektedir. Müfredat değişikliklerine rağmen ilgili derste inanca saygı sağlanamamıştır. Yapılan değişiklikler bilgi eklemesinden ibaret olup dersin temellerine yönelik bir değişiklik gözlenmemektedir. Devlet demokratik bir toplumda dini çoğulculuğun garantörüdür. Bir dini görüşe ağırlık verilmesi devletin tarafsızlık ve eşit mesafelilik ödevleriyle bağdaşmamaktadır. Avrupa genelinde yaklaşık her devlet din eğitimi dersi vermekte ancak buna alternatifler sunmaktadır, muaf olabilmek için başka din mensubu olunduğunun beyan edilmesine gerek yoktur.
Sözleşmeye taraf devletler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymakla yükümlüdürler; kesinleşmiş kararlar, devletler için bağlayıcıdır. Bu nedenle Devlet ve MEB acilen bu kararlara uygun olarak hareket etmelidir.
O HALDE TÖS OLARAK TEKRAR EDİYOR VE DİYORUZ Kİ:
1- Ders içerikleri en kısa zamanda nesnel, eleştirel ve çoğulcu bir biçimde yapılandırılmalıdır.
2- Din dersleri seçmeli olabileceği gibi zorunlu da olabilir yeter ki ebeveynler inancını açıklamak zorunda bırakılmadan muafiyet sağlanabilsin. Bu zorunlu derslerde tüm dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermekle yetinilmelidir.
3- Son olarak daha öncede belirttiğimiz gibi din dersleri ahlaktan ayrılmalıdır. Çünkü ahlak, dine tamamen bağlıymış algısı yanlış ve hatta tehlikelidir. Dindar olmadığı halde ahlaklı olunabilir. Ya da tam tersi dindar olan, dindar olduğunu söyleyenler de ahlaksızlık yapabilmektedir. Ayrıca göreli olan “Ahlak” yerine de Etik ya da Değerler Eğitimi dersleri ile evrensel ölçütlerle ve objektif bir biçimde bu dersler verilebilecektir.
Dikmen ONAT
TÖS Genel Başkanı