BİR ŞÛRA DA BÖYLE BİTTİ
1 Aralık 2014 tarihli basın açıklamamızda Millî Eğitim Şûrasında Kim Kime Dum Duma demiştik. ve TÖS olarak Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı Millî Eğitim Şûrası Sekreterliğine, 04/11/2014 tarih ve TÖS-010/79 sayılı 19. Millî Eğitim Şûrasına katılma isteğimizi belirten yazı ile başvuruda bulunduğumuzu belirtmiştik. Bu başvurumuza olumlu ya da olumsuz bir cevap verilmediğini görmüştük. Bu da bize Devletin keyfi tutumunu başvurulan dilekçeye artık isteğine göre cevap verip vermeme yolunu izlediğini göstermektedir.
Birçok demokratik kitle örgütü şûranın yapısından şûranın oluşturulmasına kadar birçok eleştiri getirdiler. TÖS, şûraya katılımın nasıl yapıldığını başvuru dilekçesi ile kamuoyuna duyurmuştur. bizim bu yazımızla amacımızın açıkça ne olduğu görülmektedir. MEB’in umarsızlığını, demokratik bir tavır içinde olmadığını kamuoyu görmüştür. Katılım istemimizle biz MEB’in gerçek tavır ve yapısını bir daha ortaya koymuş olduk..
Ancak, bu duyurumuzu, bazıları “sendikamızın yalvarması” olarak algılamıştır -ki en vahimi de budur-
TÖS der ki: Şûraya tüm sendika temsilcileri davet edilmeliydi. “Efendim 40 sendika var hangisini çağıralım.” Gerekçesi, aymazlığın ta kendisidir. Şûraya her sendika kendi üyeleri ile ön hazırlık yapmalıdır. Böylece sendikalar konuya ilişkin görüşlerini ortaya koymuş olurlar. Doğru çok kişinin söylediği değildir; doğru gerçeğin kendisidir. Kaç kişi ile söylendiği değil; kaç soruna yapıcı bir bakış açısı getirdiği, yeni ufuklar açtığına bakarak bulabilirsiniz doğruyu.
TÖS der ki Şuara’ya katılma istemimizi duymazdan gelmek, bir doğuya bir perde çekmek, demektir.
Hükümet her ortamda katılımdan bahsedecek, demokrasi sözcüğünü bir sakız gibi ağzında geveleyecek; iş gereğini yapmaya gelince de “alanda 40 sendika var hangi birini davet edelim?” diye çamura yatacak. Devlet ne de mağdur? Ne de çok derdi var? Bizim köyde Naciye Bacı da öyle derdi, kendisine dert yanana: Amaaan adam sen de, başka işin mi yok?…”
Biz Naciye Bacı’ya değil, devlete konuşuyoruz. Ve TÖS der ki: Eğitim hizmet kolunda kurulan her sendikanın eğitimi algılaması, değerlendirmesi ayrıdır. Bu da bizim zenginliğimizdir. İktidar ve iktidar yandaşları bunu görmek istemiyorlar. Ve yalnızca kendilerinin var olduğunu ve kendilerine sözde karşı olanlarla, yandaş muhalefet, bir yarış içinde olduğu havası vermeye çalışmaktadır.
Şûrada kararlar yine parmak usulüne dayanarak alınmaktadır. Parmak usulüne dayalı yapılan çalışmalar her zaman olduğu gibi işin başından beri kurgunun yapılması anlamına gelir ki bunu anlamak için geçmişte yapılan kurultaylara bakmamız yeterlidir. Bu bağlamda alınacak kararların tüm kitle temsilcileri tarafında tartışılması ve karar alındıktan sonra karara itiraz edenlerin kararın altında gerekçelerinin yazılması en uygun yöntemdir. Bu yöntem hiçbir Şûrada uygulanmamıştır.
19. Milli Eğitim Şurası Genel Kurulu, “Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri”, “Öğretmen Niteliğinin Arttırılması“, “Eğitim Yöneticilerinin Niteliğinin Arttırılması” ve “Okul Güvenliği” konularının ele alındığı komisyonlarda kabul edilen önerileri esas alınarak genel kurula sunulmuştur. Alınan kararlar da dikkatimi çeken maddeler aşağıda sunulmuştur.(kaynak: memurlar.net) :
1- Öğretim Programları Ve Haftalık Ders Çizelgeleri İlişkin Alınan Kararlarda Dikkatimizi Çeken Maddeler Şunlardır;
Okul Öncesi
Programda değerler eğitimine yer verilmesi, okul öncesi eğitimde uygun enstrümanlarla Türk müziği çalışmalarına yer verilmesi,
İlkokul
-İlkokullarda tekli öğretime geçilmesi, ilkokullarda haftalık ders saatinin 30 ders saati olması (25 saati zorunlu, 5 saati serbest etkinlikler olarak yürütülmesi).
-Serbest etkinlik saatlerinin veli-öğrenci talepleri de dikkate alınarak okul idaresince belirlenmesi;
Görsel sanatlar ve müzik derslerinin haftada en az 2’şer ders saati olması;
-5 saatlik oyun ve fiziki etkinlikler dersinin 2 saatinin beden eğitimine ayrılması önerileri benimsendi.
İlkokul 1, 2. ve 3. sınıflara da din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin konulması, ilkokul 1, 2. ve 3. sınıflar için hazırlanacak olan din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretim programlarında da çoğulcu anlayışa yer verilmesi. İlkokulda, gerekli yasal düzenleme yapılması,
– Trafik güvenliği ve insan hakları, yurttaşlık ve demokrasi derslerinin haftalık ders çizelgesinden kaldırılması; trafik güvenliği dersi konularının hayat bilgisi dersi içinde; insan hakları, yurttaşlık ve demokrasi dersi konularının da sosyal bilgiler dersinde verilmesi.
Ortaokul
Ortaokul kademesinde de ortaokullarda tekli öğretime geçilmesi, bütün ortaokullarda haftalık ders saatinin en fazla 30 (zorunlu ders saati sayısı 25, seçmeli ders saati sayısı 5),
-Ortaokullarda Türk musikisi makamsal sisteminin bir Türk halk müziği sazıyla öğretilerek verilmesi; görsel sanatlar ve müzik derslerinden birinin seçilerek haftada 2 ders saati olarak verilmesi önerileri benimsendi.
-Ortaokulda hafızlık eğitimi alacak öğrenciler için ara verme süresinin 1 yıldan 2 yıla çıkarılması ve ara verilen sürelerde öğrencilere dışarıdan sınav hakkı verilmesi;
– Değerler eğitimine öğretim programlarında etkin bir şekilde sarmallık anlayışla yer verilmesi;
“Serbest etkinlikler” dersinde her ilin kendi tarihi ve kültürel varlıklarını, şehre ait değerleri tanıtmak ve gezdirmek amacıyla “Şehri Yeniden Keşfetmek” temasıyla dersler in işlenmesi
Lise
– Osmanlı Türkçesi sadece Anadolu imam hatiplerde zorunlu olmasına
– Öğrencinin bir haftada aldığı toplam ders sayısının çeşit olarak azaltılması amacıyla derslerin bir kısmının dönemlik olarak uygulanmasına imkan verilmesi,
– “Dil ve anlatım” dersi ile “Türk edebiyatı” derslerinin birleştirilerek “Türk dili ve edebiyatı” şeklinde adlandırılması;
– Gerekli yasal düzenlemeler yapılmak suretiyle “sağlık bilgisi” dersi ile “trafik ve ilk yardım” derslerinin kaldırılarak içeriklerinin ilgili derslere dağıtılması,
– Bütün ortaöğretim kurumlarında haftalık ders saatlerinin azaltılması;
– Anadolu otelcilik ve turizm meslek liselerinde 10. sınıftan itibaren staj amacıyla tesis ve kurumlara gönderilen öğrencilerin alkollü içki servisi yapılan ya da alkollü içecek hazırlanan bölümlerde staj faaliyeti yapmalarının kaldırılması” önerisi üzerinde de değişiklik talebi sunuldu. Değişlik talebinde, 6487 sayılı Kanun’da yer alan “18 yaşını doldurmamış kişiler, alkollü içkilerin üretiminde, pazarlanmasında, satışında ve açık sunumunda istihdam edilemez.” Hükmüne dayanarak: Anadolu otelcilik ve turizm meslek liselerinin öğretim programları ve ders çizelgelerinden “Alkollü içki ve kokteyl hazırlama” dersinin kaldırılması; -“Görsel sanatlar” dersi çatısı altında geleneksel sanatlar hat, ebru, tezhib ve minyatür öğretim programlarının da uygulanmasına imkan verilmesi,
-Güzel sanatlar liselerinin programlarında Türk müziğinin makamsal sistemi ve çalgıları ile geleneksel sanatlar yer verilmesi, bütün sınıflarında seçmeli fizik, kimya ve biyoloji dersleriyle ilgili uygulamalarının haftalık ders çizelgelerinde yer alması,
-Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin 2 saate çıkarılması,
-Kutlu Doğum Haftası ve Aşure Günü’nün Belirli Gün ve Haftalar kapsamına alınması; imam hatip liselerine seçmeli Farsça dersinin konulması önerileri de benimsendi.
TÖS’ün Öğretim Programları Ve Haftalık Ders Çizelgeleri Hakkında Önerileri
Eğitim ve öğretim belirli bir felsefeye dayandırılmalıdır. Ancak bu felsefe de çağdaş gelişmeye uygun olmalıdır. Bize göre günümüzde öğretim programları; “Varoluşçu Hümanist Felsefe” temel alınarak hazırlanmalıdır. Varoluşçu hümanist felsefenin bilinen temel birkaç düsturu şunlardır;
- Eğitim, kişinin kendini gerçek özellikleriyle tanımasına olanak vermelidir ve dolayısıyla ders programları “kişiliklerin gelişmesine” yardımcı olmalıdır. Bu noktada sosyal bir kişilik gelişiminin, kişisel sorumluluk, karşılıklı iletişim, paylaşım, birlik ve dayanışma duygularının güçlendirilmesi şarttır.
- Öğretimde kişiye değişik seçenekler vererek doğruyu bulma ve seçme özgürlüğü verilmelidir. Yaratıcılığın geliştirilmesi ve nasıl öğrenileceğini bilmek çok miktarda bilgi almaktan daha değerlidir ve bu noktada önemlidir.
- Öğretim öğrencinin ilgi, yetenek ve ihtiyaçlarını geliştirmeyi temel almalıdır.
- Öğretmenler, öğrencilerin “kendini tanımasına” yardımcı olmanın yanında tarafsız, kendi doğrularını ve değer yargılarını kesinlikle öğrenciye zorla benimsetmeye kalkmayan, ilgi ve saygı temelinde özgür bireyler yetiştirmeye çalışan bir anlayışa sahip olmalıdırlar. Öğrenciler kendilerinde var olan potansiyeli fark ederlerse zaten bunu kendiliğinden geliştirmek isteyeceklerdir.
- Önemli olan “eğitilmiş insan” değil “özgür insan” olmalıdır. Eğitilmiş insan için bilgi karakterin biçimlenmesi için kullanılırken özgür insanda bilgi kişiliğin özgürce oluşması içindir.
2.Bireyin özgürlüğünü yalnızca “din özgürlüğü” olarak algılayan; geleceğimiz olan çocuklarımızın dünyaya bakışını din ile sınırlayan; bunu bizlere özgürlük diye sunan eğitim anlayışını reddedip bireyin gerçek özgürlüğünü ve eğitim hakkını savunuyoruz.
3.Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi kaldırılmalıdır. Bu ders evrensel insan hakları bağlamında oluşturulup dersi öğrencinin velisi seçmelidir.
4.İlköğretimde ve Orta öğretimde Sanat Eğitimi yeniden ele alınmalıdır. Çocuklarımızın geleneksel ve modern sanatları öğrenmesi sağlanmalıdır.
5.Gençlerin sağlıklı bir kişilik geliştirmelerine yardımcı olmak amacıyla “Cinsel Eğitim” dersi verilmelidir. Akademisyenlerden oluşan bir kurul tarafından cinsel eğitime ilişkin ders kitabı hazırlanmalıdır.
6.İlkokulda okuma-yazma öğretimi 1962 yılına kadar tümevarım yöntemi ile yapılmaktaydı. Yani harf-hece-sözcük-cümleye göre okuma yazma öğretilmekteydi. Çocuk bir cümleyi okurken zihninde harf harf algılayıp sözcüğü okurdu. Bu durum çocuğun okuma hızını düşürür ve okuma isteğini azaltır. 1962 ilköğretim programıyla birlikte bu yöntem terk edilerek tümden gelim yöntemi benimsenmiştir. Bu şekilde bütünü algılayıp oluşan çocuğun okuma hızı, tümevarım yöntemiyle okumayı öğrenene göre daha yüksektir. Burada daha önemlisi çocuğun çevresinde gördüğü nesneleri bütün olarak algılaması ve bunu parçalara ayırabilmesidir. Bu yöntem çocuğun soyut olarak nitelendirdiğimiz olgulara geçişini kolaylaştırmaktadır. MEB 2005–2006 öğretim yılında tüm ilköğretim okullarında uygulamaya koyduğu tümevarım yönteminin ülkemizde ilk kez uygulandığını belirtmekle yetinmeyip eğitimde “reform” yaptığını açıklamaktadır. En acısı çocukların “algılama biçimini” değiştirmektedir. Olaylara lokal ve dar çerçeveden bakmalarına neden olmaktadır. Okuma –yazmada ses metodundan vazgeçilmelidir. Buna bağlı olarak tümdengelim yöntemi benimsenmelidir. Hızlı okuma modası var şimdilerde, biraz bu modayı takip etseler anlayacaklar ki hızlı okuma alıştırmaları tamamen tümden gelim yöntemini benimseterek okuma hızını artırmayı hedeflemektedir. Yine, bitişik eğik el yazısı öğretimi uygulamasına da son verilmelidir.
- İlkokullarda haftalık ders programı 25 saat olarak düzenlenmelidir. Önemli olan niceliksel olarak fazlalık değil nitelikli ders saatidir.
- Öğretim programlarında kadını aşağılayan, kadını yaşamda geride gösteren anlayışlara yer verilmemelidir.
- Özel gereksinimli çocuklara yönelik okullar güçlendirilmeli, programlar geliştirilmeli ve aileler daha fazla desteklenmelidir.
- Öğretim programlarında ırkçı, gerici, ayrımcı anlayışlara yer verilmemelidir.
- Öğretim programları sürekli olarak çağdaş, bilimsel gelişmelerden hareket edilerek güncellenmelidir.
2- Öğretmen Niteliğinin Arttırılması İlişkin Alınan Kararlarda Dikkatimizi Çeken Maddeler Şunlardır;
-Branş öğretmenleriyle meslek öğretmenlerinin maaş karşılığı ders saatlerinin 15 saat olarak eşitlenmesi,
-Aday öğretmenlerin adaylık süreci yeniden yapılandırılmasına ilişkin, aday öğretmeni, norm kadro ile ilişkilendirilmeksizin adaylık sürecini danışman öğretmen (mentör) eşliğinde tamamlayabileceği bir okulla ve kurumla ilişkilendirilerek yetiştirilmelidir.
-Uzaktan öğretim yoluyla modüler yüksek lisans programları oluşturularak, öğretmen, okul yöneticisi, maarif müfettişlerine bir fırsat olarak sunulmalıdır.
-Kariyer basamaklarını, kişisel ve mesleki gelişimin bütüncül bir parçası olarak değerlendirerek ve Anayasa Mahkemesinin ilgili kararları da dikkate alınarak 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun değişik 43. maddesi yeniden düzenlemelidir.
-Öğretmenlerin özlük haklarına yönelik olarak, her dört yılda bir yıpranma payı ve 3600 ek gösterge verilmelidir. Öğretmenlerin özlük haklarına yönelik olarak öğretmenlerin ek ders ücretleri artırılmalıdır.
-Öğretmenlerin mesleki yeterlikler doğrultusunda kariyer basamaklarında yükseltilmesi, sınav dışında; lisansüstü eğitim, yer aldığı bilimsel, sosyal, ulusal ve uluslararası projeler, katıldığı mesleki gelişim programları, öz ve akran değerlendirmesi, OTMG, öğrenci-veli geri bildirimleri gibi konuları içeren çoklu değerlendirme sistemi ile değerlendirilmelidir.
-Her mesleğin olduğu gibi öğretmenlik mesleğinin de toplumsal itibarının artırılmasında stratejik önem taşıyan öğretmenlik mesleği etik kodları ve meslek standartları ivedilikle oluşturmalı ve ilgili taraflarla paylaşılmalıdır.
-Öğretmenlik mesleğine ilişkin farklı mevzuatları birleştiren ve öğretmenlik mesleğinin uzmanlık statüsünü geliştirecek bir ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ çıkarılmalıdır.”
TÖS’ün Öğretmen Niteliğini Artırmak İçin Önerileri
Türkiye’deki öğretmenler diğer ülkelerdeki meslektaşlarına göre daha çok öğrenciye eğitim vermektedirler. Bu durumla benzer bir biçimde yerleşim biçimlerine göre de anlamlı bir fark olduğu görülmüştür. Bundan dolayı ilköğretimde 21 öğrenciden fazla öğrenciye eğitim veren öğretmelere, her beş öğrenci için haftalık 2 saat ek ders ödenmelidir.
- MEB. Her yıl öğretmenlerin en az %25’ inin hizmetiçi eğitimden yararlanabileceği şekilde hizmetiçi eğitim planlamalıdır.
- MEB, en çok 4 yıl içinde her öğretmenin en az bir hizmetiçi eğitimden yararlanacak şekilde planlanma yapılmalıdır.
- Uzman öğretmen ile öğretmen arasındaki brüt 140 TL ücret farkı, bir an önce giderilmelidir. Bunun için meslekte on yılını dolduran tüm öğretmenlere uzman öğretmen unvanı; on yedi yılını dolduran tüm öğretmenlere de başöğretmen unvanı verilmelidir. Ayrıca eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans yapan öğretmenlerin çalıştıkları yıla bakılmaksızın tümüne uzman öğretmenlik unvanı verilmeli, yine eğitim bilimleri alanında doktora yapan öğretmene de başöğretmenlik unvanı verilmelidir.
- Kadın çalışanlara yönelik yasal düzenlemelerin acilen yapılması gerekmektedir. Bunlardan en önemlisi, doğum öncesi ve doğum sonrası izin süresinin toplamda bir yıl olarak düzenlenmesi gerekmektedir.
5.Kadın öğretmenler yıllarca bu yurdun çocuklarını büyütmüştür. Ancak kendi çocuğuna bakacak kimse bulamamıştır. Devlet kreş açmalıdır. Eğer kreş açamıyor ise kadın öğretmenin çocuğu 4 yaşına gelene kadar her ay 500 TL (Toplam maaşının ¼’ü) kreş ücreti ödemelidir.
6.Meslek hastalıklarına ilişkin öğretmen bilinçlendirilmeli. Yılda bir sağlık kontrolünden ücretsiz geçirilmelidir.
7.Seminer konuları öğretmenlerin ihtiyaçlarına uygun hazırlanmalıdır. Konular her yıl güncellenmelidir.
8.Öğretmenlere sınıf yönetimi, ölçme ve değerlendirme ile eğitim teknolojileri kullanmaya yönelik seminer ve hizmet içi eğitim verilmesi gerektiği açıktır. Ancak yapılan bu çalışmaların “iş olsun” diye değil gerçekten işe yarayacak şekilde planlanması şarttır. Aksi taktirde öğretmeni boşuna oyalamanın bir anlamı yoktur.
9.MEB il içi rotasyon uygulamasından bir an önce vaz geçmelidir.
3- Eğitim Yöneticilerinin Niteliğinin Arttırılmasına İlişkin Alınan Kararlarda Dikkatimizi Çeken Maddeler Şunlardır;
-Yönetici pozisyonlarına atamalarda kadın yönetici lehine pozitif ayrımcılık getirilmesi
-Devlet okullarında eğitim yöneticisi olmak için lisans derecesine sahip olunması; eğitim yöneticisi adaylarının seçilme ölçütlerinde, okul yöneticileri merkezi olarak yapılan yazılı sınavda başarı; okul müdürlerinin, belli bir süre görev yapmış müdür yardımcıları arasından seçilmesi; okul yöneticiliğine atanmada, o okula öğretmen olarak atanma şartlarını taşımanın esas olması ancak atanma şartlarını taşımadan o okula münhasıran norm durumu değil genel anlamda o okul türüne atanabilme şartı aranması yeterli görülmesi önerileri kabul edildi.
Ayrıca okul yöneticiliğine atanmada, eğitim yönetimi alanında lisansüstü eğitim almış olma ile okul müdürlüğü için yönetici yeterliklerini esas alan, akredite edilmiş kurumlarca verilebilen belli sürede eğitim alındığını gösterir belgeye sahip olma şartlarının okul yöneticisi seçiminde tercih edilmesi, yöneticilerin seçiminde, ulusal düzeyde yapılandırılmış Ulusal Eğitim Yöneticiliği Yeterlik Programı’ndan Eğitim Yöneticiliği Yetkinlik Belgesi alınmasının tercih sebebi olması ve okul yöneticisinin görevlendirilmesinin Okul Müdürü Görevlendirme Mülakat Komisyonunca yürütülmesi önerileri de benimsendi.
-Müdür yardımcılığında müdürün takdiri öncelikli olması
-Eğitim yöneticiliğine yeniden görevlendirmesi kapsamında, okullar için her yıl somut performans ölçütlerine dayalı bir okul karnesi oluşturulmalıdır.
TÖS’ün Eğitim Yöneticilerinin Niteliğinin Artırılmasına İlişkin Önerileri
1.Okul müdür ve okul müdür yardımcı seçiminde 657 sayılı kanunun 3. Maddesi ve Danıştay İkinci Dairesinin kararı göz önünde bulundurularak yazılı sınavla okul müdürü ve müdür yardımcı seçimi yapılmalıdır.
2.Yazılı sınav sonucuna göre okul müdür ve müdür yardımcı olan yöneticilere 60 saatlik hizmet içi eğitim verilmelidir.
3.Okul müdürlerine ve müdür yardımcılarına yönelik olarak düzenlenecek hizmet içi eğitim programlarının içeriğinde; sorun temelleri öğrenme, karar verme ve sorun çözme, eğitimsel liderlik, kaos ortamında yönetim, öğrenen örgüt ve takım çalışması gibi alanlara ilişkin olmalıdır.
4.Millî Eğitim Bakanlığı Personelinin Görevde Yükselme, Unvan Değişikliği ve Yer Değiştirme Suretiyle Atanması Hakkında Yönetmelik’te yönetim hizmetleri grubunda 1) Şube müdürü (merkez ve taşra teşkilatı) tanımlamıştır. Şube müdürünün yazılı ve sözlü sınavla ataması düzenlenmiştir. İlgi yönetmelik ilçe milli eğitim müdürlüğü, il milli eğitim müdür yardımcılığı-il milli eğitim müdürlüğü, grup başkanlığı, genel müdürlük gibi orta ve üst düzey eğitim yöneticilerin ilk atamalarının nasıl yapılacağına ilişkin bir yasal düzenleme getirmemiştir. Bu yönetmelik, eğitim uzmanlarının Türk eğitim sistemindeki yöneticiliğe geçiş kapısını kapatmıştır. Buna bağlı olarak orta-üst düzey eğitim yöneticiliklerinin ilk atama biçimi ve görevde yükselmesi tanımlanmalıdır.
4- Okul Güvenliğine İlişkin Alınan Kararlarda Dikkatimizi Çeken Maddeler Şunlardır;
MEB bütçesinden okullarda yaşanan maddi sıkıntıların giderilmesi için öğrenci başına 120 lira ödenek ayrılması
-Okul güvenliğine katkı sağlayan öğrenci, veli ve okul çalışanları ödüllendirilmelidir.
-Okulda fiziksel güvenliği sağlamak amacıyla, bütün okullarda güvenlik görevlisi ve sağlık personeli hizmet alımı yoluyla görevlendirilmelidir. Büyük okullarda daha fazla güvenlik sorunu yaşandığı göz önünde bulundurularak, okul arsalarının ve büyüklüğünün belirlenmesinde nüfus hareketliliği dikkate alınmalı, okullar optimal büyüklükte olacak şekilde planlamalıdır.
-Okul giriş-çıkışları ve çevresinin güvenliği için, okul giriş-çıkış noktalarının sayısı sınırlandırılmalı, okul içi ve çevresinde denetimi arttıracak önlemler alınmalı (ziyaretçi kartı, kamera, duman sensörü, metal detektör vb.) ve öğrencilerin okula istenmeyen araç-gereç ve suç aleti getirmelerini önlemek için denetimler yapılmalıdır.
-Mevcut okulların fiziki ortamlarının, engelli bireylerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tasarlanıp tasarlanmadığı kontrol edilmeli, varsa aksaklıkları giderecek önlemler alınmalıdır.
-Öğrencilerin “sağlık okur-yazarlık” düzeylerinin arttırılması için yaş gruplarına göre eğitim programları düzenlenmelidir.
-Okul bahçesindeki otoparklar kapatılmalı ya da okulun eğitim-öğretime kapalı olduğu dönemlerde kullanılmalıdır.
-Güvenlik açısından öğrencilerin evlerine en yakın okula devam edebilmeleri için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
-Okulda psikolojik güvenliği sağlamak amacıyla, ihtiyacı olduğu tespit edilen öğretmenlere öfke kontrolü, çatışma yönetimi, arabuluculuk gibi konularda psiko-eğitim desteği sağlanmalıdır.
-Okul personeli ve öğrencilere yönelik şiddet, yaralama, gasp vb. olaylar yaşanması halinde, MEB öğrencilerin ve personelin hukuki savunmasını üstlenmelidir.
-Risk grubunda yer alan öğrencilere ilişkin emniyet ve sağlık kurumlarındaki bilgiler, okul yönetimleri ile paylaşılmalıdır.
TÖS’ün Okul Güvenliğine İlişkin Önerileri
1.Okul alanı çocuk başına 5 metrekare düşecek genişlikte olmalıdır. Okul bahçeleri öğrencilerin psikolojik gelişimleri açısından önemli mekanlar olup, bu alanların paralı park alanı olarak kullanılmasından vaz geçilmelidir.
2.Meslekî, teknik eğitim okulları ile çıraklık eğitim ve iş eğitim merkezlerinde iş sağlığı ve güvenliği uzmanları çalıştırılmalıdır.
3.Türkiye’deki tüm okulların “okul güvenliği haritası” çıkarılmalıdır.
4.Okul güvenliği hakkında öğretmen-veli-yöneticilere en az 10 saatlik eğitim verilmelidir.
5.Okullarda tehlikelerin varlığının tespitinde ve risklere değer biçilmesinde özellikle iş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimleri görevlendirilmelidir.
Millî Eğitim Şûrası Yönetmeliği 08 Temmuz 2014 Salı günlü ve 29054 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Bu yönetmeliğin 5. Maddesinde “(1) Şûra; Bakanlığın en yüksek danışma kuruludur. Türk millî eğitim sistemini geliştirmek, niteliğini yükseltmek için eğitim ve öğretimle ilgili konuları tetkik eder; tavsiye kararları alır. Burada 19 Millî Eğitim Şûrasını diğer şûralardan ayıran özellikte ortaya çıkmış oluyor. Bugüne kadar düzenlenen şûraları Bakanlık uygulamak zorunda iken 19. Milli Eğitim Şûrası yalnızca tavsiye kararlar almaktadır. Bakanlık alınan bu kararları hayata geçirmek zorunda değildir. Bu da şu demektir.: Bakanlık şûrada alınan kararların istediğini uygulayacak istediğini uygulamayacaktır. Yani, yanisi şu, Bizim köyde Naciye Bacı’nın , kendisine dert yanana dediği gibi: Amaaan adam sen de, başka işin mi yok?…”deyip Bakanlık şûrada alınan kararların istediğini uygulayacak istediğini uygulamayacaktır.
Dikmen ONAT
TÖS Genel Başkanı