AB Komisyonunun, 2015 yılı Türkiye İlerleme Raporu 10 Kasım 2015 Salı günü açıklandı. Raporun eğitim ve kültürle ilgili olan 75-76. Sayfasında çarpıcı saptamalar ve öneriler yer almakta. Türkiye’de, kız çocuklarının okul terklerinin önüne geçmek için etkili bir stratejinin hayata geçirilmesi, önümüzdeki yıldan itibaren eğitimin her kademesinde okullaşma oranının artırılmasının gerekliliğine vurgu yapılıyor. Raporda her düzeydeki eğitimin niteliğinin artırılması, öğrencilerin temel ve çapraz beceri kazanımlarını geliştirilmesi öneriliyor.
Raporda belirtilen verilere göre ülkemizde; 2014-15 yılında Okulöncesi okullaşma oranları % 54, ilköğretime okullaşma oranı % 96, orta okul okullaşma oranı %94, ortaöğretim (lise) okullaşma oranı % 79, yüksek öğrenim okullaşma oranı % 40, 76 olarak gerçekleşmiştir. Yetişkinlerin %5’i hayat boyu öğrenme kurslarına katılmıştır. 12 yıllık zorunlu eğitime geçiş ile birlikte okullaşma oranlarında az da olsa ilerleme sağlanmıştır. 2015 yılında GSYİH’nın% 3.19 eğitime ayrılmıştır.
Rapordaki bir diğer çarpıcı nokta ise öğrenci devamsızlığının yüksekliği. Bu konunun önemine dikkat çekilerek devamsızlıkların sürekli izlenmesi ve çözüm bulunması gerekmektedir.
AB Komisyonunun raporunda ayrıca Roman çocuklar ile engelli çocukların eğitiminde henüz ilerleme kaydedilemediği belirtiliyor. Eğitimde cinsiyet ayrımcılığı dikkat çeker bir biçimde sorun olarak duruyor.
TÖS’ÜN KONUYA İLİŞKİN VE GÖRÜŞLERİ
- Hükümet AB’ye zorunlu eğitimi 12 yıla çıkardım diyor, iç siyasette ise eğitim 4+4+4 olmuştur diyor. AB’de Türkiye 12 yıl zorunlu eğitime geçti, eğitimden yararlanan öğrenci sayısı da arttı diye rapor yazıyor. Hükümetin açık liseye yönlendirdiği öğrenci sayısını da AB zorunlu eğitime sayıyor. Açık lise geçmişte eğitimine bir şekilde ara vermiş yetişkinlerin ders kitaplarını evde takip edip yılda 4 defa sınava girerek eğitim aldıkları bir yaygın eğitim türüdür. Açık lise örgün eğitim çağından çıkmış bireylerin yararlandığı bir sistemdir.
- AB 12 zorunlu eğitimle öğrenci sayısı arttı diyor. MEB’in kendi istatistiklerine göre 4+4+4’de 420 bin öğrenci ortaöğretime gitmiyor.
- AB eğitimde kalitenin geliştirilmesini belirtmiştir. Ancak MEB özel öğretim kurumlarını desteklemek amacıyla öğrenci başına velilere katkı payı vermektedir. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle uygulama yoktur. Bu uygulama doğrudan Anayasada ve MEB Temel Kanununda ifade edilen eğitimde fırsat eşitliği ilkesine aykırıdır. Bu durumu AB görmemezliğe gelmektedir.
- Türkiye’de 2,2 milyon Suriyeli yaşamaktadır. Bunların yaklaşık 600 bininin çocuk olduğunu ve hiçbir eğitimden yararlanmadıkları ortadadır. AB bu çocukların eğitimine ilişkin bir satır yorum dahi yapmamıştır.
- Ders programlarının içeriğine ilişkin hiçbir yorum yapılmamıştır. Örneğin daha geçen yıl AİHM’in Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersine ilişkin verdiği karar hiç görülmemiş, AB Komisyonu zorunlu Din Dersi ve Ahlak Bilgisine ilişkin hiçbir değişiklik talep etmemiştir. Yine ders kitaplarının içeriğinin ırkçı, gerici, kadının çalışma yaşamında ikinci planda tutan anlayışına ilişkin hiç yorum yapılmamıştır.
- Eğitime erişim ve eğitimden yararlanmada bölgesel farklılıklar olduğu OECD raporları ile belgelenmişken, raporda bu konuya ilişkin bir cümle dahi bulunmamaktadır.
- Öğretmenlerin çalışma koşullarının yetersizliğine ise hiç değinilmemiştir. Öğretmen ücretlerinin birçok Avrupa ülkesinden geri olduğundan bahsedilmemiştir. Öğretmenlerin örgütlenmelerinde engeller aynen durmaktadır. Grev hakkı tanınmayan ve hükümet tarafından kontrol altında tutulan öğretmen örgütlerinden hiç bahsedilmemiştir.
Sonuç olarak geçen yıl söylediğimiz sözü tekrarlıyoruz. AB Komisyonunun hazırladığı raporla Türkiye’deki eğitim ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığı görülmektedir. AB komisyonu Türkiye’de eğitim ile ilgili kim ya da kimlerden bilgi alıyorsa; bu kişi ve kurumları öncelikle değiştirmesini salık veririz.
Dikmen ONAT
TÖS Genel Başkanı