MEB, Ensar Vakfı ile bir protokol imzalamış beş yıllığına…
Konu, Ensar vakfının; eğitim, kültür, sanat, bilim, teknoloji, seminer, kamp, yaz okulu…gibi başlıklarda eğitim-öğretim tecrübelerinden istifade etmekmiş.
Protokolün içeriğine girmeyelim, gerek de yok.
Daha yakın geçmişte 15 Temmuz’un faili malum cemaatin, MEB tarafından el üstünde tutulduğunu, MEB bürokratlarının bu cemaat sponsorluğunda yurt dışı gezilerine götürüldüğünü, malum örgütün dershanelerine gitmeleri için öğrencilerin teşvik edildiğini, akademik gelecek vaat eden öğrenci listelerinin idarelerce söz konusu cemaate verildiğini ve bu öğrencilerin burslu olarak dershane -kolejlerinde okutulduğunu hepimiz biliyoruz.
Aynı yolda kararlılıkla yürüyorlar…
Peki tarikat ve cemaatlerin kamu okullarını da içine alan eğitim faaliyetlerinin ve bu faaliyetlere destek verenlerin amacı nedir?
Temel amaç taraftar yetiştirme ve siyasette -devlette güç sahibi olmaktır. Son günlerin tartışma konusu “cihat” kavramını da bu amaçla birlikte düşünmek gerekir.
Çerçevesi olmayan bu eğitim sistemi içinde müfredatın hiçbir önemi yoktur, içerik ne olursa olsun fiiliyat her şeyi belirlemektedir. Fiiliyatta din siyasallaşmaktadır. Dini, siyasi bir yelpaze haline getirmek bu ülkeye yapılacak en büyük ihanettir.
İyi bir vatandaş yetiştirmek, yerini fanatik taraftar yetiştirmeye bırakmıştır. Her ne olursa olsun biat eden, sorgulamayan ve kendi düşüncesini mutlak doğru kabul eden insan modeli hedeflenmektedir. Yetiştirilen veya yetiştirilecek insan tipi için artık bazı şeyler mutlak doğrudur, kendi düşüncesi dışındaki her şey mutlak yanlıştır. Bu durum öyle bir noktaya vardı ki tezlere antitez bile ileri süremiyorsunuz; çünkü inançlarla örülü düşüncelere karşı çıkmak da manevi duygulara hakaret sayılır oldu.
Yurdumun etkili, yetkili, güçlü, eğitimli, paralı… zümresi dinin eğitim yoluyla siyasallaşmasına yıllarca seyirci kaldı; görmezden geldi ve gemisini kurtaran kaptan rahatlığıyla yaşadı. Ne zaman ki sonuçlar ortaya çıktı, şikayetler başladı.
Sevgili Türkan Saylan’ın ve onun gibi duyarlı insanların ruhu şad olsun. Türkan Saylan’ın aydın nedir sorusuna verdiği yanıtta son cümle özdür: Düşünen,gören, duyarlı olan ve sorumluluk taşıyan eğitimci kişi diye tanımlayabiliriz belki aydını…
Bu arabesk ve kaotik sistemden kurtuluşun yolu nedir?
Milli Eğitim politikaları belirlenirken, Kurucu İrade Atatürk’ün evrensel ilkeleri de içinde barındıran “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kuşaklar yetiştirilmesi” söylemi temel olmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini yansıtacak “Milli Eğitim Sistemi” kesin çizgilerle bu çerçeveye oturtulmalı ve bu ilkeden ödün vermeden müfredat geliştirilmelidir.
Şirket, dernek, vakıf gibi hukuk tüzel kişiliği altında eğitim ve öğretim yapan; adı, amacı, menşei ne olursa olsun, tarikat-Cemaat gruplarına ait okullar, kurslar ve yurtlar derhal kapatılmalıdır.
Gelecek aydınlık günlere ulaşmak ancak bu anlayışla mümkün olacaktır.
Vahap GÜZEY
TÖS Genel Başkanı