AİHM ZORUNLU DİN DERSİNE KARŞI DEĞİL, BÖYLE BİR ZORUNLU DİN DERSİNE KARŞI!
Son günlerde AİHM’nin verdiği kararın sanki zorunlu din eğitimine karşı olduğu şeklinde toplum, bazı sendikalar ve bireyler üzerinde bir algı oluşmuştur ki bu algı yanlıştır.
AİHM Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerini eğer ebeveynlerin inancına saygı yükümlülüğünü sağlayacak, muafiyet sistemi gibi uygun araçlar bulunuyorsa “ sözleşme”ye uygun kabul etmektedir. Bunun Avrupa ülkelerinde pek çok örneği de vardır zaten. (Avrupa Konseyi’ne üye 46 devletin 43’ünde devlet okullarında din eğitimi bulunmaktadır. 25 ülkede din eğitimi zorunludur. Fakat bu yükümlülüğün kapsamı farklılık göstermektedir. Türkiye, Finlandiya, Yunanistan, Norveç ve İsveç’te, din dersine katılım zorunludur. Diğerlerinde ise muafiyet ya da başka derslere girme hakkı söz konusudur)
AiHM’ne göre “taraf devletler müfredatlarında din eğitimine yer verebilirler”, buna karşın muafiyet olanağı tanımazlar ise ebeveynler söz konusu derslerin nesnellik ve çoğulculuk ölçütlerini karşılamasını ve kendi dinsel ya da felsefi kanaatlerine saygılı şekilde yürütülmesini haklı olarak isteyebilirler. Türkiye’de Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi adı altında yürütülen eğitim nesnellik ve çoğulculuk ölçütlerini karşılamamaktadır; ancak derslerin sistematik telkin boyutuna varan bir içeriğe sahip olduğunun saptanması, bu derslerin Sözleşme’ye aykırılık oluşturduğu anlamına gelmemektedir. Eğer ebeveynlerin inancına saygı yükümlülüğünü sağlayacak, muafiyet sistemi gibi uygun araçlar bulunuyorsa söz konusu ders Sözleşme’ye uygundur. Ayrıca AİHM’e göre ebeveynin İslam inancı dışında bir inancı olduğunu ifade ederek derslerden muaf tutulması anayasamızca da tanınan (m.24:Kimse… dini inanc ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz”) hükmüne aykırıdır ve devletin dinsel-felsefi kanaatlere saygı gösterme yükümlülüğüyle bağdaşmaz.
Sonuçta AİHM din derslerine karşı değildir. Derslerden muafiyet ve ders içeriğinin nesnel, eleştirel ve çoğulcu bir tarzda mı, yoksa sistematik telkin boyutuna varacak şekilde mi aktarıldığının istenebilme hakkını tanımıştır. Yani bazılarının dediği gibi “ders içeriğine müdahale etmemiş”, onu yerel makamlara bırakmıştır. Danıştay da verdiği kararlarda zorunlu olsa bile din öğretiminin Anayasa’nın öngördüğü amaca uygun bir müfredatla verilmesi, içeriğinin nesnel ve çoğulcu olması, kişinin dininin bir ayrım ve eşitsizlik unsuru olarak kullanılmaması ve devletin dinler karsısında tarafsız kalarak, bütün dinsel inançları eşdeğer görmesi gerektiğini ve söz konusu derslerin bu içerikle (şimdiki haliyle) zorunlu tutulmasının hukuka aykırılık oluşturduğunu vurgulamıştır.
Peki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Derslerinin içeriği nesnel, çoğulcu ve eşitlikçi midir? Bunun öyle olmadığı açıktır. Herhangi bir sıradan vatandaş dahi bunu rahatlıkla görebilir. Yapılan bir araştırmada 5 yıllık müfredatın yalnızca %10’luk bölümünün bir şekilde diğer inanç ve bunların uygulamalarına ayrılmış olduğu ve müfredat içerisindeki ünitelerin tam olarak yarısında öğrencilerin dua ezberlemek ve anlamını bilmekle yükümlü tutulmuş olmalarının saptanması da bunu açıkça ortaya koymaktadır.
TÖS’ün KONUYA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ:
1. AİHM’in verdiği karar objektiftir ve acilen uygulanmalıdır. Buna göre iki seçenek vardır:
a) Din dersleri de zorunlu olabilir yeter ki ebeveynler inancını açıklamak zorunda bırakılmadan muafiyet sağlanabilsin. Bu zorunlu derslerde tüm dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermekle yetinilmelidir. Diğer din dersleri ise seçmeli olacaktır. Ancak günümüzde uygulandığı biçimiyle ve biz öğretmenlerin tabiriyle “zorunlu seçmeli” değil!
b) Tüm din dersleri seçmeli olmalıdır. Ancak böyle bir durumda da “mahalle baskısı” ortaya çıkabilecektir. Kaç ebeveyn bu dersleri almamayı tercih edebilecektir? Bu nedenle bu derslerde de devlet belirli bir inancın propagandasını yapmak yerine tanıtım ve doğru bilgi vermekle yetinmelidir.
2. Ders içerikleri en kısa zamanda nesnel, eleştirel ve çoğulcu bir biçimde yapılandırılmalıdır. Bu amaçla diğer inançlara ayrılan bölümlerde ayrıca Alevilik ile materyalist felsefeye de yer verilmesi ve Din dersi öğretmenlerinin dışında bu bölümleri farklı öğretmenlerin okutması da nesnel ve eleştirel olmak bakımından yerinde olacaktır.
3. Anayasa m. 24 : “Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır” der. Bu hüküm var olduğu sürece din ve ahlak dersleri zorunludur. Ancak yapılabileceklerden birisi de Din kültürü eğitiminin ahlak bilgisinden ayrılarak verilmesidir. Çünkü ahlak, dine tamamen bağlıymış algısı yanlış ve hatta tehlikelidir. Dindar olmadığı halde ahlaklı olunabilir. Ya da tam tersi dindar olan, dindar olduğunu söyleyenler de ahlaksızlık yapabilir.
Dikmen ONAT
TÖS Genel Başkanı